% 100 malt, Alman Saflık Yasası, Reinheitsgebot… Tüm bunlar bize malt, şerbetçiotu, maya ve sudan ibaret biraları övüyor. Şeker ve pirinç gibi eklentileri ise zaman zaman öcü gibi gösteriyorlar. Peki durum gerçekten de böyle mi?
% 100 Malt Bira: Neden Tercih Ediyoruz?
Bir noktada, biraya malt dışında eklenen her şeyin çok kötü olduğuna dair bir algı oluştu. “Kanka o birada şeker var”, “Abi o birada mısır var”, duyulması olağan cümleler oldu. Benzer bir senaryo, rakıda da yaşandı. Rakıya eklenen şeker, bir büyük şişede bir küp şeker kadar. Ancak birçok insan için ‘şeker eklenmemiş’ rakı, çok büyük bir tercih sebebi.
Aslında, bunun sebebini anlamak çok da zor değil. Diyelim ki bir ayakkabı alacağız. Öncelikle, doğduğumuzdan beri ayakkabı giyiyoruz. Ayakkabılar üzerine bolca deneyimimiz var. Bunun üstüne, marka değerine ek olarak iki üç temel kritere bakıyoruz. Görüntü, konfor, sağlamlık… Tüm bunlar üzerine bir yargıya ulaşmamız kolay. Gözle görülür verilere dayanarak karar verebiliriz. (Ki bu durumda bile eğer ayakkabı tercihimiz bizim için bir kimlik inşaası öğesi olacaksa, büyük ihtimalle ayakkabı değil marka seçeriz.)
İçkide ise durum böyle değil. Hepsi aynı gözüküyor. Deneyimli bir damak değilseniz, birçoğunun tadı da çok benzer. Hatta büyük ihtimalle lezzet üzerine düşüncelerinizi ifade etmekten de çekiniyorsunuz, çünkü bu yalnızca ‘gurmelerin’ konuşabileceği bir tabu. Siz gurmelikle kutsanmamış damakların ne haddine… Dolayısıyla iş karar vermeye geldiğinde, damağınıza mesela gözünüz kadar güvenemiyorsunuz.
Soyut deneyimlerin dünyasında kapana kısıldığımız noktada, devreye somut veriler giriyor. “12 yaşından genç viski içmem”, “Sadece şekersiz rakı içerim”, “% 100 malt olmayan birayı içmem” diyoruz. Çünkü şişenin üzerinde net bir şekilde yazan, bizi şu an tükettiğimiz şeyin iyi olduğuna dair telkin edecek somut bir şeylere ihtiyacımız var.
Biraya Şeker ve Pirinç Neden Eklenir?
Şeker gibi eklentiler, malttan daha ucuz ‘fermante edilecek’ malzemelerdirler. Yani teoride, malttan kısıp şeker ekleyerek aynı alkol oranındaki birayı daha ucuza üretebilirsiniz. Ancak iyi biraların üretiminde bu ilavelerin kullanımı, birincil olarak maliyet yönetimini amaçlamaz.
Buğday, çavdar, laktoz; bunlar biraya lezzet ekleyen şeyler. Ünleri gayet iyi. Şeker, pirinç ve mısır ile aynı adjunct yani ilave kategorisinde olmalarına rağmen apayrı bir ilgi görüyorlar. Ancak bazen lezzet eklemek değil, çıkarmak da isteyebiliriz.
Hafif bir lager yapmak istiyorsak; malttan gelen yoğunluğu azaltmak, biranın gövdesini düşürmek ve daha açık renkli bir bira elde etmek için mısır gibi ilaveleri bilinçli olarak tercih edebiliriz. ‘American lager’ tipinin resmi BJCP tanımında, tahıl reçetesinin %40’a kadarını pirinç veya mısırın oluşturabileceği yazar. Böyle biraların üretiminde ilavelerin kullanımı; maliyet düşürmek için Ali Cengiz oyunları değil, o bira türünün bir özelliğidir. Bud markası, üretiminde pirinç kullanılmasının gururla reklamını yapar.
Benzer şekilde, tipik olarak yüksek alkollü olan Belçika biraları da üretimde şeker kullanır. Bu sayede malt bombası tıkayıcı bir bira elde etmeden o alkol derecelerine ulaşabilirler. Bu da yine bira türünün bir özelliğidir. Çok para verdiğimiz Tripel biraların birçoğunun üretiminde şeker kullanılmıştır.
Yine buğday gibi, portakal kabuğu ve kişniş gibi ilaveler % 100 malt desturuna aykırıdır. Ancak biramıza türlü türlü nefaset katarlar.
Bir dahaki sefer, güvendiğiniz bir üreticinin % 100 malt olmayan bir birasını gördüğünüzde o kadar da mesafeli yaklaşmayın. Aynı şekilde, bir bira % 100 malt diye kalitenin zirvesi olmayabileceğini de unutmayın. Damak sizin, zevk sizin; hoşunuza gideni açın için.

Yazar: BERK FİDAN