İç Anadolu’dan Akdeniz’e Marmara’dan Ege’ye… Türkiye birbirinden güzel yedi bölgesiyle sayısız tarihsel miras ve doğal güzellik için ev sahipliği yapıyor. İmparatorlukların mirası olan kaleler, yüz binlerce insana kaynaklık etmiş doğal göller, çarpıcı hikayeleriyle efsaneleşmiş yapılar… Türkiye’de gezilecek tarihi yerler arasında heyecanlı bir yolculuğa çıkıyoruz. Yolculuğumuz biraz uzun sürecek, biranızdan büyük bir yudum aldıysanız başlayabiliriz.
İnsanlığın Sıfır Noktası: Göbeklitepe
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Şanlıurfa’nın Örencik Köyü’nde yer alan Göbeklitepe, insanlığı M.Ö. 9600’lü yıllara götürüyor. Neolitik bir sit alanı olarak tanımlanan Göbeklitepe, 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi’nin ortak çalışmaları sonucu keşfedildi. Uzun bir süre yüzeysel bilgilerle sınırlı kalan Göbeklitepe, 1994 yılında yeniden gündeme geldi. Klaus Schmidt tarafından yürütülen araştırmalar Göbeklitepe’nin arkeolojik önemini gözler önüne serdi. 1995 yılında başlayan kazı çalışmaları bölgede birçok anıtsal yapının varlığını kanıtladı. 300’den fazla dikilitaşın bulunduğu bölge bizleri Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ’a götürüyor.
Avcı-toplayıcı toplumların sosyo kültürel yapısının yeniden incelenmesine neden olan Göbeklitepe’nin bir inanç merkezi olduğu da düşünülüyor. Bu da Göbeklitepe’yi dünya üzerinde keşfedilen en eski dini yapı yapıyor. Kazısı devam eden alanla birlikte bölgede şimdiye kadar 6 farklı tapınak keşfedildi. Arkeologların tahminine göre bölgedeki toplam tapınak sayısı 20. Göbeklitepe’yi bu kadar gizemli yapan en önemli şeyse keşfedilen tüm yapıların üstünün örtülmüş olması. Yapılan incelemelere göre yapılar bölgede bulunmayan farklı bir toprak türüyle bilinçli olarak kapatılmış. Nedeni hala bulunamamış olsa da Göbeklitepe’ye dair araştırmalar günümüzde de devam ediyor.
Dünya Harikası: Efes Antik Kenti
Türkiye’nin Ege bölgesinde yer alan tarihsel miras Efes Antik Kenti, Antik Dünyanın Yedi Harikası listesinde yer alan Artemis Tapınağı’na ev sahipliği yapıyor. İzmir, Selçuk’ta bulunan kentin kuruluş tarihi ise M.Ö. 6000’li yıllara kadar uzanıyor. Doğu ile batı arasında bir köprü görevi gören Efes Antik Kenti çağının en önemli ticaret merkezi olarak kabul ediliyor. Hititler döneminde Apasas ismiyle var olan kent, Yunan akınlarıyla İyonya’nın on iki şehrinden biri haline geldi. Yerliler M.Ö. 560 tarihlerinde Artemis Tapınağı çevresine taşındı. Bugün turistik olarak gezilen Efes Antik Kenti ise M.Ö. 300’lerde Büyük İskender’in generalleri arasında yer alan Lysimakhos tarafından kuruldu.
En parlak çağını Helenistik dönemde yaşayan antik kent, Roma İmparatoru Augustus zamanında başkentlik de yapmış. Bizans döneminde kurulduğu topraklara yani Ayasuluk Tepesi’ne geri taşınan kent, 1330 yılında Türklerin himayesine geçti. Augustus döneminde nüfusu 200 bini aşan Efes 1500’lerle birlikte giderek küçülmeye başladı. Bölge, Cumhuriyetin ilanıyla bugün bilinen Selçuk adını aldı. Günümüzde yaklaşık 30.000 kişilik nüfusa sahip olan Selçuk, içerisinde antik kent kalıntılarını da barındıran turistik bir bölge. Şehirler ve kültürler arası bir kapı olan tarihi liman kenti, Artemis Tapınağı gibi sayısız külte de ev sahipliği yapıyor. Celsus Kütüphanesi, Meryem Ana Evi, Ashab-ı Kehf, İsa Bey Camii, Herakles Kapısı, Hadrian Tapınağı, St. Jean Bazilikası ve daha onlarca yapı… Kısaca Efes Antik Kenti Türkiye’nin kültürel mirası listesinde oldukça önemli bir yere sahip.
Topraklar Altında Sayısız Medeniyet: Derinkuyu Yeraltı Şehri
Popüler kültürün ve turistik yapıların arasında kaybolmuş büyüleyici bir başlıkla devam ediyoruz. Türkiye’nin tarihi yerleri arasında yer alan Derinkuyu yeraltı şehri, kesin olmamakla birlikte M.Ö. 3000’lere kadar uzanan bir geçmişe sahip. Yumuşak tüfün oyulmasıyla oluşturulan şehir Nevşehir’de yer alıyor. Tehlike anlarında halkın sığınmasını sağlamak amacıyla inşa edilen yeraltı şehri, bölgede bulunan neredeyse tüm evlerle gizli geçitler aracılığıyla bağlanıyor. Uzun süre yaşanabilmesi üzerine planlanan şehrin içerisinde erzak depoları, kiliseler, şırahaneler, öğütme taşları, ahırlar ve ortak salonlar gibi pek çok yapı bulunuyor. Kusursuz bir şekilde inşa edilmiş olan Derinkuyu’da havalandırma delikleri, katlar arası haberleşme için özel bir sistem ve güvenlik için sürgülü taş kapılar gibi detaylar dahi düşünülmüş.
8 katlı bir yeraltı şehri olan Derinkuyu 1965 yılından beri ziyarete açık. İlk yerlilerinin Asur kolonileri olduğu düşünülen tarihsel miras, II. yüzyılda Romalılardan kaçarak Kapadokya’ya sığınan ilk Hristiyanlara da ev olmuş. İlk kez 1963’te keşfedilen şehrin temizlenmiş kat sayısı 8 ve derinliği yaklaşık 50 metre. Araştırmacılara göre tüm yeraltı şehrinin temizlenmesi durumunda yaklaşık 85 metre derinliğe ve 12-13 kata kadar ulaşılabilir. Dünyanın en büyük yeraltı şehri olarak bilinen Derinkuyu, 20 bin kişinin aylarca dışarıya çıkmadan yaşayabilmesi için uygun bir kapasiteye sahip. Asurlular, Frigler, Persler, Bizanslı Hristiyanlar… Şehrin son sahipleri ise 1920’lerde Kurtuluş Savaşı’nın ardından bölgeden gönderilen Kapadokyalı Rumlar.
Tarihe Bakan Teraslar: Nemrut Dağı
Adıyaman’ın Kahta ilçesinde bulunan Nemrut Dağı, 2.150 metrelik yüksekliğiyle adeta şehrin seyir noktası. Türkiye’nin doğal tarihi yerleri arasında ilk sırada yer alan Nemrut Dağı, 1987’den beri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. 1988’de Nemrut Dağı Milli Parkı adıyla koruma altına alınan bölgenin tarihi ise M.Ö. 62 yılına dayanıyor. Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından tanrılara minnettarlıklarını göstermek için inşa edilen mezarlar ve anıtsal heykeller, Helenistik dönemin en özel kalıntılarından biri. Nemrut Dağı’nın yamaçlarını kaplayan yapılar, dağın doğu, batı ve kuzey terasları boyunca diziliyor. Kireç taşından yapılan heykellerin ortalama uzunluğu ise 8-10 metre. Kommagene bölgesinde I. Mithradates tarafından kurulan krallık M.Ö. 62-32 arasını kapsayan I. Antiochos zamanında değer kazandı.
M.S. 72’de Roma’nın hakimiyetine giren krallık bağımsızlığını kaybetti. Antiochos’un tümülüsünün yer aldığı dağın doruk noktasında ise herhangi bir yerleşim yeri bulunmuyor. Yazıtlara göre kralın mezarının bu bölgede olduğu söylense de yapılan kazılarda herhangi bir delile rastlanmadı. Doğu ve batı teraslarındaki tanrı anıtlarının yanında aslan ve kartal heykelleri de bulunuyor. Tüm bu yapılar Helenistik dönemin, Perslerin ve Kommagene Krallığı’nın sanat anlayışını taşıyor. Bu nedenle Nemrut Dağı doğu ve batı kültürleri arasında bir köprü olarak görülüyor. Kommagene’nin tarihin arka sayfalarında kalması ise kalıntıların 2 bin yıllık bir sessizliğe gömülmesine neden olmuş. Nemrut Dağı’nın gizemlerini kitaplara taşıyan ilk keşif ise Alman mühendis Karl Sester tarafından 1881’de yapılmış.
Göbeklitepe, Efes Antik Kenti, Derinkuyu ve Nemrut Dağı. Türkiye’nin sahip olduğu tarihsel miras ve değerlerden sadece birkaçı. Yüzyıllar boyunca sayısız medeniyete, imparatorluğa ve inanışa ev sahipliği yapan bu topraklar belki de yerleşik hayatın başlangıç noktası. Türkiye’nin kültürel yemekleri, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri aslında sahip olduğu kültürel çeşitliliğin en güzel mirası. İnsanlığın varoluşundan beri milyonlarca hikayeye ev sahipliği yapan bu toprakları gezmek için birkaç insan ömrüne ihtiyacımız olduğu kanıtlanmış bir gerçek.
Türkiye’nin kültürel yerleri arasında uzun bir keşfe çıkmak için sırt çantanızı şimdiden hazırlayın. Yolculukta ihtiyacınız olabilecek tüm ürünler Köpüürt’ün mağaza bölümünde!